Kadın sığınmaevi diye diye dilimde tüy bitti!
Uzun zamandır ilçe meclis toplantılarında gündeme getirdiğim kadın ve
çocuk sığınmaevi hakkında, Şubat ayında Başakşehir Belediyesi'ne vermiş
olduğum yazılı önergeye henüz cevap alamadım.
Kadınlar Günü'ne
denk gelen Mart ayı ilçe toplantılarının ikinci birleşiminde, konuşmamı
yaparken yine bu konuyu dile getirdim ve Başkanlık Makamı'na önergemi
hatırlattım.
Artık bu konuda bir cevap değil, kadın ve çocuk sığınmaevinin bir an önce yapılmasını bekliyoruz.
Kadınlar
Günü'nü yeni kutladığımız bu günlerde, herkes kendi üzerine düşeni
yaparken artık bu işe hızlıca bir çözüm bulmak gerekiyor. Çünkü çağdaş
uygarlık düzeyine geçmenin yolu, kadın erkek tüm vatandaşların eşit
olmasından geçiyor.
Halbuki geçmişe baktığımızda Türk kadını
seçme ve seçilme hakkına, önce 1930'lu yıllarda; belediye, muhtarlık ve
ihtiyar meclisi seçimlerinde, 5 Aralık 1934'te ise anayasa ve seçim
kanununda yapılan yasa değişikliği ile milletvekili seçimlerinde
kavuşmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde,
kadın hakları konusunda gurur verici atılımlar gerçekleştiren Türkiye,
kadına seçme ve seçilme hakkını Avrupa ülkelerinden de önce vererek bu
konuda zoru yıllar önce başarmıştı.
Ve bu konuda haklı bir gurur yaşaması da son derece doğaldı.
Ancak
bugün geldiğimiz noktada, hala yazılı ve görsel basında birçok iç
parçalayıcı kadına şiddet haberleri okuyor ve dinliyoruz. Ne yazık ki
kadına şiddeti önlemek amacıyla birçok yönetmelik ve yasa çıkmasına
rağmen şiddet bir türlü azalamıyor.
Şiddetin nedeni, gerekçeleri
ya da neden yaşandığı konularını irdelemek başlıca bir konu ancak en
azından şu aşamada yapılabilecek bir çözüm önümüzde varken, bu konuda
ihmalkar davranılması insanı derinden üzüyor.
Oysa bir önceki
yasada, nüfusu 50 binin üzerinde olan belediyeler olmak üzere sözü geçen
ve 6 Aralık 2012 Tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren
13 İlde Büyükşehir Belediyesi ve 26 İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre
yapılan düzenlemede;
“Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki
belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konuk evleri açmak zorundadır.
Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini
değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için konuk evleri açabilirler” deniyor.
Dolayısıyla
artık çoktan yapması gerektiği halde henüz bu atılımı gerçekleştirmeyen
Başakşehir Belediyesi'nin, ivedilikle kadın ve çocuk sığınmaevini
açması, ilçemizde yaşayan ve şiddete uğradığı halde gidecek, sığınacak
yeri olmadığı için boyun eğip kaderine razı yaşamak zorunda kalan nice
kadına, elini uzatıp sahip çıkması gerekiyor.
Çünkü kadın
istihdamını arttırmak yönünde yürütülen politikaların tümü, ancak
şiddete uğrayan kadının şiddetten uzaklaşması ve ruh sağlığının
düzelmesi ile başarılabilir görünüyor.
O yüzden Başakşehir
Belediyesi, bir an önce devletin sıcak yuvasının kapısını açmalı ki
şiddetin tamamen ortadan kalktığı günler hayal olmaktan öteye geçsin.
Tabi
bu alanda sadece Başakşehir Belediyesi değil, İstanbul büyükşehir
sınırlarındaki 39 ilçe belediyesinin de Büyükşehir belediyesi
öncülüğünde kadın ve çocuk sığınmaevleri açması, açılmış olanları da
günümüz koşullarına göre modernize etmesi gerekiyor.
Belediyeler
üzerine düşeni yapsın ki çalışkan kadınımızın her alanda eşit ve özgür
bireyler olarak yaşadığında, iş gücüne ne kadar katkıda bulunduğunu
görebilelim.
İşte o zaman her alanda temsil hakkına sahip
kadınlarımız sayesinde ülkemizin ne kadar gelişip büyüdüğünü ise hep
birlikte dünyaya gösterebilelim.
Aksi takdirde vakit çok geç olur.
Anasız büyüyen çocuklarımız ise gelecekte kaybolur.
Ömer Kazancı
Büyükşehir-Başakşehir Bağımsız Belediye Meclis Üyesi
Facebook: omerrkazanci
Twitter: @omerrkazanci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder